TÜRKIYE Actualité en Turquie |
| | Mardin 47 | |
| | Auteur | Message |
---|
YELIZ Admin
Nombre de messages : 269 Date d'inscription : 07/03/2007
| Sujet: Re: Mardin 47 Dim 17 Juin - 10:49 | |
| Tarihi
Mardinin bilinen târihi 3000 sene öncelere dayanır. Mardin bölgesi, Anadoluda ilk siyâsî birliği kuran Hitit İmparatorluğunun sınırları dışında kalmıştır. Hititler zamânında bu bölge, Hurri Mitanni Krallığının elindeydi. Uzun müddet Bâbil ve Asur hâkimiyeti altında kalan Mardini Medler ele geçirdi. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Anadolu ve İranı işgâl ederek imparatorluğuna ilhak etti. İskenderin ölümü üzerine imparatorluk parçalandı. Bu bölge Anadolu gibi Selevkos Devletinin payına düştü. Pers ve sonra Sâsânî hânedanları, bu bölgeyi ele geçirdiler.
M.S. 1. asırdan îtibâren Roma İmparatorluğu, Toros ve Fırat ötesi Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu için İranla mücâdele etti. Her iki ülke arasında bu bölge el değiştirdi ve Roma tam bir hâkimiyet kuramadı. M.S. 395te Roma İmparatorluğu bölününce Anadolu gibi bu bölge de, Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü.
640 târihinde hazret-i Ömerin halîfeliği zamânında, İyaz ibni Ganm kumandasındaki İslâm ordusu, Mardini fethederek, İslâm devletine kattı. Sonraki asırlarda Hamdânîlerle Mervânîler, Bağdattaki Abbâsî Halîfeliğine tâbi olmak şartıyla bu bölgeyi ellerinde tuttular. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Mardin toprakları Selçuklu Türklerinin eline geçti. 1098de Türkmen boylarından Artuklular, bölgede Selçuklulara bağlı iki devlet kurdular. Hısn Keyfâ (Hasankeyf)da kurulan Artukoğulları Beyliği Sökmenîler diye tanınır. Bu beylik, 1098den 1231e kadar 133 yıl devâm etmiştir. Artukluların Hısn Keyfâ dalı, Eyyûbîler tarafından ortadan kaldırılmıştır. Eyyûbîler, 1232-1524 arasında 292 sene devletlerini muhâfaza etmişlerdir. Mardinde kurulan ve İlgâzîler diye tanınan beylik, 1104ten 1407ye kadar 303 yıl devâm etmiştir.
Cezire-i ibni Ömer, Cizrede 1160-1596 arasında 436 sene devâm eden küçük bir beylik kurmuştur. Zengilerin, yâni Musul Türk Atabeylerinin bir kolu, üç beyle Cizrede 1170-1227 arasında 47 yıl hâkimiyet kurmuştur. Mardin bölgesine Büyük Selçuklulardan sonra Eyyûbîler, Türkiye Selçukluları, İlhanlılar, Mısır-Suriye-Türk-Memlûk İmparatorluğu, Timurlular, Karakoyunlular ve Akkoyunlular hâkim olmuştur. 1507de İrandaki Safevîler, Mardini ele geçirdiler. Yavuz Sultan Selim Han, 1517 Çaldıran Zaferi ile Safevîleri Anadoludan attı. Bıyıklı Mehmed Paşa, Mardini fethederek, Osmanlı Devletine bağladı.
Yavuz ve Kânûnînin, Salâhaddin Eyyûbîye büyük saygıları olduğundan Hısn Keyfâdaki Eyyûbî Melikliğinin bir müddet devâmına müsâade etti. Osmanlı devrinde Mardin Diyâr-ı Bekr Beylerbeyliğinin (eyâletinin) 24 sancağından (vilâyetinden) biriydi. Tanzimattan sonra Diyâr-ı Bekr eyâletinin üç sancağından biri oldu. 5 kazâsı vardı. İstiklâl Harbinde Mardin halkı mücâdelesini silâhsız, fakat birlik içinde düşmanı korkutarak yapmıştı. İcap etseydi Mardin de düşmana karşı kahramanca savaşırdı. Mardinde düşmana karşı mücâdele şu şekilde verildi: Mardin önce İngilizler tarafından işgal edilmek istendi. Irak Siyâsî Komiseri Nüel, Mardine gelerek, şehrin ileri gelenlerinden Mardinin teslimini istedi. Mardinliler işgâle karşı silâhlı mücâdele yapacaklarını söylediler. 1919 senesinde Londrada imzâlanan îtilâfnâme îcâbı Fransızlar, Mardinin teslimi için Fransız kumandanlarından Normanı gönderdiler. Fransız kumandanı Norman, iki Fransız subayı ve kaleye çekilmek üzere bir Fransız bayrağı ile istasyona indi. Mardinliler sırtlara ve tepelere bolca çadır kurarak bu çadırlarda asker olduğu şâyiasını yaydılar. Ellerindeki silâh ve atlarla çeteler kurdular. İstasyonda silâhlı, eli kazma, kürek, satırlarla dolu halk Normanı karşıladı. Norman, Mardinin teslim olmasını istedi. Mardinin Avrupa şehri gibi onarılıp mahallî hükümet kurulacağını söyledi. Mardin ileri gelenleri; 1071den bu yana Türk ve 640tan bu yana Müslüman olan Mardin Müslüman ve Türk kalacaktır, asırlardır Türk toprağı olan Mardin Suriyeye de bağlanamaz, zor kullanırsanız savaşa hazırız. dediler. Mardin şehir halkı, Normanın yanındaki subayın elindeki Fransız bayrağını alıp parçaladılar. Mardin ileri gelenleri, Norman ve iki Fransız subayına bir ziyafet verip bu yemekte kendilerine; Mardinliler tek bir vücut gibi birlik içindedir. Tek bir Mardinli kalmayıncaya kadar ölmeye yemin ettik dendi. Norman korktu ve trenle Mardinden ayrıldı ve Diyrabakıra da gitmekten korktu. Mardinlilerin bu kahramanca hareketi, hem Mardini hem de Diyarbakırı Fransız işgalinden kurtardı. Cumhûriyet devrinde Mardin, 1923te il merkezi olmuştur.
KURTULUŞ SAVAŞINDA MARDİN
Mardin, kurtuluşunu politik zekasıyla kan dökmeden ve acı günler yaşamadan elde etmiştir. Dünya tarihine damgasını vuran Kartal Kalesini önce İngilizler sonra da Fransızlar zapt etmek istemiştir.
İngiltere yönetimindeki Irak Valisi Nüel halkın ileri gelenlerinden şehri istemiş ancak, halkın bu duruma karşı durması sebebiyle şehri terk etmiştir.
Zaten Mardin ahalisi Suriye itilaf namesini haber alır almaz bunu protesto etti. 30 Ekim 1919 tarihinde 25.000 kişinin katıldığı bir miting akdeden Mardin halkı Güney Cephesindeki durumu, dolayısıyla işgali protesto etmiş ve Heyet-i Merkeziyye namına Hüseyin imzası ile şu protestoyu yayımlanmıştır.
Haksız ve adaletsiz bir sulh kararın medeniyet alemine refah ve saadet getireceği yerde, kanlı bir istikbal doğuracağı herkesçe bilinmektedir. Tarih ve tabii hukuk gereği İslam Halifesi ve Osmanlı vatanının selameti ve hayat hakkını kanlarının son damlasına kadar muhafazaya mecbur olan milyonlarca Müslüman ve Osmanlı namına yirmibeşbin nüfusun akdettiği mitingde, Mardin Müdafaai-i Hukuk-u Milliyesi halkın düşüncelerine tercüman olmuş.
Bu hislerle hareket ederek, Fransızlar tarafından şehrin işgal edileceğini duyan Mardinliler milis kuvvetlerini oluşturarak Mustafa Kemalin hızlandırdığı Erzurum Kongresine iki temsilci gönderdiler. Büyük önderle görüşüp moral ve manevi destek aldıktan sonra, kuvvetlerini daha da güçlendirdiler.
Fransız Norman, Mardine gelince, güvenliği sağlayan silahlı milisler Normana saldırmaya çalışan halkı durdurmaya çalışıyorlardı. Fransız Komutan bu tepki karşısında ne yapacağını şaşırmıştır. Mardin Belediyesinde halkın yöneticilerine Mardini teslim etmeleri halinde Avrupanın en büyük şehirleri arasına gireceklerini, işsizliği ortadan kaldıracaklarını ve yönetimi yerli halktan oluşturacaklarını anlatmıştır. Ancak şehrin ileri gelenleri binlerce asker tarafından şehrin korunduğunu, gitmemeleri durumunda kan döküleceğini bildirmişlerdir. Durumun ciddiyetini anlayan Norman kendisine istasyona kadar eşlik edilmesini istemiş ve trene binerek şehri terk etmiştir. Atatürkün önerileri halkın tepkisi ve tek yürek olması şehri düşman işgalinden kurtarmıştır.
Coğrafi Bilgiler
Mardin il topraklarının % 52si dağlarla % 32si platolarla ve % 25i ovalarla kaplıdır. Mardinde geniş ovalar bulunur. Kuzeyi dağlık ve güneyi düzlüktür.
Dağları: İlin kuzeyinde; Mazı Dağları yer alır. Bunlara Mardin Dağları da denir. Ortalama yükseklik 1000-1500 mdir. Başlıca dağları; Karınca Tepe (1134 m), Alem Dağı (1041 m), Gümüşyuva Tepe (1160 m), Dibek Dağı (1231 m), Pirinç Tepe (1130 m), Ziyaret Tepe (1160 m) dir.
Mardin Dağlarının kalkerli kısımlarından meydana gelmiş olan platolar Diyarbakır, Mardin ve Nusaybin Ovasına doğru alçalırlar.
Ovaları: Mardin-Batman sınırını çizen Dicle Vâdisi yer yer genişleyerek çok verimli ovalar meydana getirir. Mardin ovaları güneyde yer alır ve Suriye ovaları ile birleşir. Başlıca ovaları; Mardin, Nusaybin, Cizre, Kızıltepe ve Silopi ovalarıdır.
Akarsuları: Dicle, ilin başlıca büyük akarsuyudur. Elazığın Gölcük Gölünden çıkan Dicle, Diyarbakırdan geçip Batman-Mardin sınırını teşkil ederek, Cizre yakınında Suriye, sonra Iraka geçer. Savur Suyu: Savur kasabasının Suzi köyü yakınından çıkar ve bâzı kollar alır. Çağçağ Suyu: Midyat ile Nusaybin arasından çıkar. Nusaybin Ovasını sular ve Suriyeye geçer. Buğur Suyu üzerinde baraj vardır. Habur Suyu, Zeni Hınıs ve Zerkân Dereleri diğer akarsularıdır. Gölleri: Mardin ilinde tabiî göl yoktur. Buğur Suyu üzerinde kurulan baraj gölü 260 hektarlık yer kaplar ve sulama maksadıyla kurulmuştur. İklim ve Bitki Örtüsü
Mardin ilinin iklimi Kara iklimi ile Akdeniz iklimi arasında bir geçiş iklimi özelliğini gösterir. Yazlar sıcak ve kışlar soğuk geçer. Kar yağışlı gün sayısı 10 günü ve sıfırın altında gün sayısı 60 günü geçmez. Senenin 100 güne yakını 30°Cnin üstündedir. Senelik yağış ortalaması 713 mmdir. Bitki örtüsü: İl topraklarında genel olarak Bozkır görünümü hâkimdir. Dağ yamaçları ve vâdilerde meşe ormanlarına rastlanır. Orman ve fundalık saha il topraklarının % 15ini geçmez. Ekili ve dikili sahalar % 40, çayır ve meralar % 38dir. Nusaybin ve Savurda geniş kavaklık alanlar mevcuttur. | |
| | | YELIZ Admin
Nombre de messages : 269 Date d'inscription : 07/03/2007
| Sujet: Re: Mardin 47 Dim 17 Juin - 10:50 | |
| Atatürk Ve Mardin
Atatürk, Mardin için Paşa olduğum diyar sözünü sürekli kullanmıştır.
Atatürkün hayatında önemli bir dönüm noktası vardır. General olduğunun müjdesini Mardinde alan büyük komutan bu olayı bir çok yerde ve zamanda dile getirmiştir.
Mardinliler bir gece önce aralarında Albay olarak gördükleri Mustafa Kemali ertesi gün pırıl pırıl General apoletleriyle Mustafa Kemal Paşa olarak selamlamışlardır. Hem de 35 yaşında genç, heyecanlı bir paşa olarak.
Atatürkün Mardine ikinci gelişi yaklaşık bir yıl sonra 1917 yılının Şubat ayına rastlar. İkinci Ordu Komutanlığına vekalet ettiği günlerde, Hicaz Cephesi Kuvvetleri Komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa, beraberinde Dr.Yarbay Hüseyin, Binbaşı Rıfat Bulca, Yaver Cevat Abbas, Yüzbaşı Neşet Bora, Yüzbaşı Rauf, Emir Subayı Şükrü Tezerle Mardine gelmişlerdir.
Mardinliler Atatürkü coşkun bir törenle karşılamışlardır. Atatürk o günün gecesinde Mardin Belediye Başkanı Hıdır Çelebinin evinde Mardinin ileri gelenleriyle birlikte konuk olmuştur. Şehrin ileri gelenlerinden Abdurrahman Kavvas, Atatürke Samur derisinden bir kürk hediye etmiştir. Bu değerli armağan halen Konyadaki Atatürk Müzesinde bulunmaktadır.
Sosyal Hayat
Örf ve âdetler: Mardin bölgesi Hurrilerden îtibâren çeşitli kültürlerin tesiri altında kalmışlardır. M.Ö. 11. asırda başlayan Ârâmi göçleri Güneydoğu Anadolu gibi Mardinde de kültürel değişmelere sebep olmuştur. Romalıların hâkim olduğu devirde Hıristiyanlık yayılmaya başlayınca Ârâmiler Hıristiyan olmuşlar ve putperest Ârâmilerden ayırmak için, kendilerine Süryânî demişlerdir. M.S. 4. asırda Mardin Süryânîliğin önemli bir merkezi olmuştur. Süryânîler Mardinde meşhur Deyruzzaferan Kilisesini kurmuşlardır. Yedinci asırda Mardin İslâm ordularınca fethedilmiştir. Müslüman Araplar 1040 senesinde Mardine tamâmen hâkim olmuşlardır. On ikinci asır başından îtibâren Oğuz Türklerinin Kayı aşiretinden (Ertuğrul Gâzi de aynı aşirete mensuptur) olan Artukoğulları bu bölgeye hâkim oldular. Göçebe Türkmenler de Artukoğullarına bağlı olarak bölgeye yerleşince, Türkler çoğunluk sağladılar. 1517de Yavuz Sultan Selim Han bu bölgeyi Osmanlı Devletine kattı. Bu bölgede Türk-İslâm kültürü hakim oldu.
Mahallî oyunlar: Mardin oyun ve türküler bakımından zengindir. Halay, en çok oynanan oyun çeşididir. Ağır ve hareketli olmak üzere ikiye ayrılan halaylar davul ve zurna ile oynanır. Gercüş Delilosunda Şamanizm izleri vardır. En çok oynanan halaylar; Delilo, Meryene, Bisero, Malaya, Botani, Kesitaya, Çenbeli, Haftano, Çanşu, Hürse ve Hırpanidir.
Mahallî kıyâfetler: Erkekler entari biçiminde elbise, başlarına maşlah ve puşu giyerler. Kadınların kıyâfeti, dağlık bölgede denge denilen bir çeşit fesin üzerine birkaç eşarp sarılır, bunun üzerine namazlık ve saten bağlanır. Vücûdu iç gömlek sarar. Bu gömleğin üzerine çok düğmeli yelek giyilir. Ayrıca bol paçalı ve ayak bileklerine kadar büzgülü tek düğmeli şalvar kullanılır. Boyun kısmında diz kapaklarının altına kadar uzanan yırtmaçlı zıbın giyilir. Ova köylerinde kadınlar başlarına renkli puşu sararlar. Diğer beden ve ayak kıyâfetleri dağ köyleri gibidir.
El sanatları: Türkiyede gümüş işçiliğinin merkezi Mardindir. Bu işçiliğe Telkâfi denir. Çanak-çömlek îmâlâtı da meşhurdur.
Mahallî yemekleri: Lahmacun, içli köfte, çiğ köfte, sini köftesi, kaburga dolması, rumiber nuriye tatlısı, kibemumbar, saç ekmeğidir. Fırına verilen tereyağlı karpuz, sigara öksürüğüne iyi geldiğinden Mardinde sık sık yapılır. Eğitim: Mardin ilinde okuma-yazma oranı çok düşük olup, % 50ye yakındır. Nüfusun bir kısmının göçebe hayâtı yaşaması, köylerin dağınık, küçük olması, ulaşım zorlukları okur-yazar nisbetinin düşük olmasına sebep olmuştur. İlde 49 ana okulu, 836 ilkokul, 37 ortaokul, 3 mesleki ve teknik ortaokul, 14 lise, 8 mesleki ve teknik lise vardır.
TARİHTE ALDIĞI İSİMLER
Sihirli bir kürede gibi pembe bir hayal, tarihin geçmiş rüzgarlarının estiği Mardin Kalesindeki gerçek...
Mardin, tarihin beşiğine tutulan en anlamlı mercek...
Tarihte Mardin için birçok isim kullanılmıştır. Bunlar: Erdobe, Tidu, Merdin, Merdo, Merdi, Merda, Merde, Kartal Yuvası, Kuşlar Yuvası, Maridin ve Mardin
Mardin adı hakkında pek çeşitli söylenceler vardır. J.A.Dupre ve J.Von Hammer Mardin kelimesinin savaşçı bir kavim olan Mardelerle ilgili olduğunu, Mardelerin İran hükümdarlarından Ardeşir(226-241) tarafından buraya yerleştirildiklerini anlatır. Şehir ve kavim isimleri arasındaki benzerlik, Mazıdağı yöresinde oturan Yezidilerin şeytana tapmaları, eski bir İran ananesinin devamı olarak şerre(kötülüğe) ibadet eden Mardelerin bu bölgeye yerleştirildiklerinin delilidir. C.Ritter her ne kadar bu ifadeyi naklederse de bu ifadeye şüpheli bakar.
Çoğu kaynaklarda Mardinin gerçek adı Merdin diye geçer. Zira halkın çoğu da bugün böyle demektedir. Bu ad Kaleler anlamına gelir. Şehirde bir çok kalenin varlığı, şehrin bu şekilde isimlendirilmesini sağlamıştır. Mardinin kale kavramlarıyla adının bu kadar sık geçmesinin en önemli nedeni de birbirini koruyup kollayan doğal savunma ve gözetleme faaliyetlerini icra eden korunaklı yapıların varlığındandır. Bunlardan bir kaçı: Mardin Kalesi(Kuşlar Yuvası, Kartal Kalesi veya Kartal Yuvası), Eskikale Köyünde bulunan Kalatül Mara, Deyrüzzafaran Manastırının kuzeydoğusundaki Arur Kalesi ve Erdemeşt Kalesidir.
Arap Tarihçilerinden Vakidi ise, Mardin adının Mate Dinden geldiğini ifade eder. Din isminde Mardin Kalesinde yaşayan ünlü bir rahip, kale komutanı ile dost olur. Komutanla dostlukları uzun sürmeyen rahip, Heraklüs tarafından gönderilen bir kumandan tarafından öldürülür. Kaleye Din öldü anlamına gelen Mate Din adı verilmiştir. Vakidinin bir başka rivayetine göre, İran Hükümdarlarından birinin Mardin ismindeki hasta oğlunun hava değişimi için geldiği bölgede iyleşmesi nedeniyle Mardin isminin bölgeye verildiğini ifade etmektedir. Bilgilere göre şehrin isminin doğrusuna en yakın rivayet budur. Süryanilerin elde mevcut el yazma kaynaklarında da bunlara yakın söylemler mevcuttur.
VII.yüzyılda İmparator Maoricius(1582-602) devrinin tarihçileri: Theophilaktas, Simotkattes, Procopius ve aynı devir coğrafyacısı Georgius Cyprius başta olmak üzere Mardin adının tarihteki gelişimi için benzer ifadeler kullanmışlardır. Bunların dışında Ermenice kaynaklarda şehrin isminin Merdin, Süryanice kaynaklarında Merdo, Merdi, Marda ve Mardin okunuşlarına rastlanıldığı, Süryani imla farklarının bu kelimenin belirli belirsiz ve çoğul şekillerindeki ayrılıklarından doğduğu ifade edilmektedir. Arap kaynaklarında ise şehir Maridin olarak anılır. | |
| | | | Mardin 47 | |
|
| Permission de ce forum: | Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
| |
| |
| |
|