TÜRKIYE Actualité en Turquie |
| | Zonguldak 67 | |
| | Auteur | Message |
---|
YELIZ Admin
Nombre de messages : 269 Date d'inscription : 07/03/2007
| Sujet: Zonguldak 67 Sam 14 Avr - 20:18 | |
| Zonguldak Tarihi
Zonguldak ve çevresinin târihi Hititlerle başlar. Anadoluda ilk siyâsî birliği kuran Hitit İmparatorluğu bu bölgeyi sınırları içine dâhil etti. Bu devirde bu bölgeye verilen isim Palladır. Hitit İmparatorluğu iç savaşlar ve iktidar kavgaları ile zayıfladı ve nihâyet yıkıldı.
Hititlerden sonra Anadoluya ve dolayısıyla bu bölgeye Firigya Krallığı hâkim oldu. Frigya Krallığının yıkılışı ileAnadoluya ve bu bölgeye Lidya Krallığı hâkim oldu. M.Ö. 6. asırda Pers İmparatorluğu Lidya ordusunu yenerek topraklarını kendisine kattı. Bu sıralarda Dorlu Rumları Ereğlide (Herakleis) ve Amasrada (Amastris) ticârî koloniler kurdular. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Pers İmparatorluğunu yenerek Anadolu ve İranı Makedonya Krallığına kattı.
Makedonya Kralı İskenderin ölümü üzerine bu bölge Pers asıllı, fakat Rumlaşmış, Pontus Krallığı tarafından alındı. Karadenizin kuzeyi (Kırım) ve güneyi(Kuzey Anadolu sâhilleri) Pontus Krallığının elinde olup, batısında Bitinya Krallığı ve güneyinde Galata Krallığı bulunuyordu.
M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu Anadoluda bulunan Pontus, Bitinya, Galata, Bergama, Kapadokya ve diğer krallıklara son vererek bütün Anadoluyu Roma İmparatorluğu sınırları içine kattı. M.S. 395 senesinde Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü. Bizanslılar devrinde Bizans topraklarına İslâm orduları ve İranlı Sâsânîler pekçok akınlar yapmışsa da bu bölge akınlardan uzak kalabilen nâdir bölgelerden biridir.
1071 Malazgirt Zaferinden sonra bütün Anadolu gibi bu ölgeyi de AnadoluFâtihi ve Anadolu Türk Devletinin kurucusu Selçuklu Oğuzlarından Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah fethetmiştir. Bunun üzerine Hıristiyan dünyâsı, Bizansın dâveti ve papalığın teşviki ile Haçlı Seferlerini başlatmışlardır. Yirmi beş sene Haçlı Seferleri sebebiyle Anadolu içlerine çekilen Selçuklulardan Batı, bilhassa sâhil şehirlerinden çoğunu Bizans yeniden işgal etmiştir. Zonguldak bölgesi de Bizansın geri aldığı yerlerden biriydi. 1204te Dördüncü Haçlı Seferinden sonra Cenevizliler Karadeniz ticâretine hâkim oldular. Amasra, Ereğli ve Filyosta Ceneviz siteleri kurdular.
On üçüncü asırda bu bölge (Amasra hâriç) tamâmen Türkler tarafından yeniden fethedilmiştir. 1291de Candaroğulları Beyliği başşehrini Eflanide kurmuştur. Daha sonra başşehir Kastamonuya taşındı. (Eflani Zonguldaka bağlı bir kaza merkezidir). Candaroğulları sonraki isimleri (İsfendiyaroğulları) 1326da Safranboluyu fethettiler.
Candaroğulları 1309 senesine kadar Selçuklu Devletine (Konyaya) bağlı oldular. 1309dan sonra İlhanlılara tâbi oldular. 1392de Yıldırım Bâyezîd Han, Zonguldak ve Kastamonu bölgesini ele geçirdi. Bu sırada Osmanlı Devletiyle Cenevizliler arasında dostluk devam ettiğinden Ereğli ve Amasra Cenevizlilerin elinde kaldı.
Yıldırım Bâyezîd Han 1402 Ankara Savaşında Tîmûr Hana yenilince, Osmanlı Devleti Fetret Devri denilen bir devre içinde sıkıntılı günler geçirdi. Osmanlı Devleti taht kavgaları ile parçalanma durumuna geldi. Osmanlı Devletini yeniden şahsında birleştiren Çelebi Sultan Mehmed Han bu bölgeye hâkim oldu. Fetret Devrinden sonra Osmanlı Devleti yeniden eski gücüne ulaştı ve seferler ve genişleme başladı.
Fâtih Sultan Mehmed Han 1459da Amasrayı Cenevizlilerden alarak fethetti. Bu sefer Fatihin Güney Karadenizi (Anadolunun kuzey sâhillerini) Osmanlı Devletine katan üç seferinden ilki idi. Zonguldakın toprakları içinde Osmanlı devrinde hiçbir sancak (vilâyet) yoktu, hepsi Anadolu Beylerbeyliğine bağlı 14 sancaktan biri olan Boluya bağlı idiler.
Tanzimattan sonra bu kazâlar Kastamonu vilâyeti (eyâletine) bağlandılar.
Osmanlı devrinde her türlü istilâ ve savaştan uzak kalan bu topraklar üstünde insanlar sükûnet içinde yaşamıştır. Târihî hiçbir mühim vakaya sahne olmamıştır. On dokuzuncu asır başlarında gemilerde buhar gücü kullanıldığı için kömür büyük önem kazandı. Ticâret gemileri gibi savaş gemileride buharla çalışıyor ve buhar da kömürle temin ediliyordu. Henüz Osmanlı topraklarında kömür bulunamamıştı. Sultan İkinci Mahmûd Han, Osmanlı toprakları içinde mâden kömürü bulacaklara mükâfat vereceğini bir fermanla îlân etti. Orduda da askerlere mâden kömürü tanıtılarak terhislerinde memleketlerinde bu mâdeni aramaları ders olarak anlatıldı.
1829 senesinde Ereğli ilçesinin Kestanelik Köyünde oturan Uzun Mehmed bir gün deniz kenarına inmişti. Bir fırtına sebebiyle limancık isimli kuytu bir köşeye sığındı. Isınmak için ateş yaktı. Az sonra ateş etrafındaki siyah taşların yanarak kor hâline geldiğini görünce Buldum, kömürü buldum diye bağırdı. Çünkü askerlikte deniz eri iken öğretilenlere çok benziyordu. Bu yerden bir küfe dolusu kömürü sırtına yükleyip Alaplı yolundan İstanbula geldi. İstanbuldaki ilgililere başvurdu. Yapılan incelemelerde bunun kömür olduğu anlaşılarak Pâdişâhın fermanı ile Uzun Mehmede 30 altın mükâfat ve ölünceye kadar 6 altın maaş bağlandı. Kara elmas denilen kömür yatağını bulan ve ülkeye önemli bir yeraltı zenginliğinin kazandırılmasında yer alan Uzun Mehmedin hâtırası için Zonguldakta bir anıt dikilidir. Kömür mâdeni sebebiyle Zonguldak gittikçe gelişti. Cumhûriyet devrinde ise en çok gelişen birkaç şehirden biridir. Ereğli Demir ve Çelik Tesisleri ile Zonguldak daha büyük hızla kalkınmıştır. Cumhûriyet devrinde il olan Zonguldak demiryolu ile Ankaraya bağlanmış ve liman tesisleri yapılmıştır.
İsminin kökeni Zonguldak, toprağının altındaki kömürün henüz varlığının bilinmediği sıralarda bir köydü. Sazlık ve bataklık bir arâzide bulunduğu için (Sazlık) mânâsına gelen Zongalık adıyla anılırdı. Yirminci asır başında küçük bir kasabayken Cumhûriyet devrinde hızla gelişmiştir. Bu mütevâzi köy bilâhare modern kasaba ve büyük bir şehir hâline gelmiş ve (Zongalık) kelimesi de halk lisanında Zonguldak olarak yerleşmiştir.
Coğrafi Bilgiler
Fiziki Yapı Zonguldak il topraklarının % 49u dağlardan % 35i platolardan ve % 16ya yakını ovalardan ibârettir. Karadenizde uzunca bir kıyısı olup, dağlar denize paraleldir. Dağlar genel olarak 2000 metrenin altındadır.
Dağlar: Zonguldak ilinde dağların tipik bir özelliği vardır. Dağlar denize paralel üç sıra hâlindedir. Denizden içeriye gittikçe bu sıra dağlar Zonguldak Dağları olup, yükseklikleri 1000 metreden alçaktır. Başlıca tepeleri ise Göldağı (771 m), Boğma Tepe (663 m) dir.
İkinci sıradaki dağlar birinci sıraya nazaran daha yüksektir. Fakat batı kısmında yükseklik bin metrenin altındadır. Doğudaki kısım daha yüksektir. Kızılcaören Tepesi (1379 m), Göktepe (1416 m), Sarıçiçek Tepesi (1726 m), başlıca yüksek tepeleridir.
Üçüncü sıra daha yüksek olup, Bolu Dağlarının kısmen uzantısıdırlar. Başlıca dağları ise Keltepe (1999 m), ilin en yüksek dağıdır. Kızıltaç Tepesi (1486 m), Kaklıcak Tepesi (1462 m), Karatepe (1517 m) vePanayır Tepe (1544 m) dir. Dağların etekleri ve araları plato ve yaylalarla kaplıdır. Başlıcaları Karabük ve Safranbolu platoları ve Avdan ve Çetiören yaylalarıdır.
Ovalar: Zonguldak ilinde akarsuların meydana getirdiği pekçok vâdi vardır. Bazıları genişliyerek ovalar meydana gelir.
Akarsular: Zonguldak ili akarsu bakımından oldukça zengindir. Başlıca akarsuları: Filyos Çayı, Köroğlu Tepesinden gelen Gerede Çayı ve Boludan gelen Bolu suyu ile beslenir. Zonguldak içinden geçerken Soğanlı ismini alır. Karabükte Araç Çayı ile birleşir. Hisarönü doğusunda Karadenize dökülür.
Diğer akarsular Araplı Irmağı, Üzülmez Deresi ve Gülünçırmak gibi küçük akarsulardır. Göller: Zonguldak ilinde önemli tabiî ve sunî göl yoktur.
İklim ve Bitki Örtüsü İklim: Zonguldak ilinde Karadeniz iklimi hüküm sürer. Balkanlar üzerinden gelen soğuk hava akımlarına karşı açık olduğundan Doğu Karadeniz bölgesine nazaran kışlar daha soğuk geçer. Ortalama senelik yağış miktarı 1250 mmdir. Her mevsim yağışlıdır. Kıyıdan içlere gidildikçe yağış azalır. Karadenizin en serin bölgesidir. Sıcaklık -8°C ile +40,5°C arasında seyreder. Bitki Örtüsü: Zonguldak ili bitki örtüsü bakımından çok zengin sayılır. İl topraklarının % 65i orman ve fundalıklar, % 32si ekili-dikili alanlar, % 3ü çayır ve meralarla kaplıdır. Yüksek yerlerdeki ormanlar iğne yapraklı, daha alçaklardaki ormanlar ise yayvan yapraklı ağaçlardır. Kuzeydeki ormanlarda kayın, güneydeki ormanlarda ise köknar, karaçam, kayın ve meşe çoğunluktadır. Ormanaltı bitkileri ise kızılcık, alıç, ahlat, üvez, çayır otları, sarmaşık, çalısüpürgesi, ormangülü, kuş üvezi, eğreltiotları, fındık, ısırgan, karayemiş, çoban püskülü ve böğürtlen olarak çok zengin bir ormanaltı bitki örtüsüne sâhiptir. | |
| | | YELIZ Admin
Nombre de messages : 269 Date d'inscription : 07/03/2007
| Sujet: Re: Zonguldak 67 Sam 14 Avr - 20:21 | |
| ZONGULDAK İLİNİN TARİHİ KRONOLOJİSİ
Antik Dönem
Bilindiği gibi Tarih Devri, yazının bulanması ile başlar. Anadoluya yazı Hititlerin (MÖ2000-1200), Asurlularla yaptıkları ticaret (Asur ticaret kolonisi: Kültepe, Kaniş, Kayseri) ile girmiştir. İlkçağda (MÖ 3200-MS 375) bugünkü Zonguldak topraklarında Paflagonya (Merkezi Kastamonu) ve Bitinya (Merkezi İzmit) denen bölgeler ve siyasal kuruluşlar vardı. İlkçağdan günümüze (Yakınçağ) değin Zonguldak ve çevresinin tarihçesini, tarihsel kronolojiye uygun olarak açıklayabiliriz
- Frigyalılar (Frigler) Döneminde (MÖ 1200/750-676) Zonguldak - Yunanlıların (İyonlar ve Diğerleri) ve Lidyalıların Kolonileri Döneminde (MÖ 7. yy-6. yy) Zonguldak - Persler (Eski İranlılar) Döneminde (MÖ 555-MÖ 333) Zonguldak - Hellenizm (Makedonya İmparatorluğu - Büyük İskender, Bitinya ve Pontus Krallıkları) Döneminde (MÖ 4. yy-MÖ 1. yy) Zonguldak - Romalılar Döneminde (MS 1. yy-4. yy) Zonguldak - Bizans (Doğu Roma İmparatorluğu) Döneminde (4. Yüzyıl-13. Yüzyıl) Zonguldak - Anadolu Selçukluları (1075/77-1308) Döneminde (11.-13.yy) Zonguldak - Beylikler Döneminde (13. yy-15. yy) Zonguldak - Osmanlı Döneminde (14. yy-20.yy) Zonguldak
Hisarı yapılırken yıkıma uğradı (1452). Buradaki İlk ve Ortaçağ harabelerinin değerli taş malzemeleri büyük mavnalarla (Gemilere yakın kıyılara yük taşıyan güvertesiz büyük tekne) İstanbula taşındı. Şehrin (ereğli) eski önemi kalmadı. Kastamonu Eyaletinin (Eyalet: Osmanlı Devletinde temel yönetim birimidir. Yöneticisi Beylerbeyidir.) Bolu Sancağına (Sancak: Yöneticisi Sancakbeyidir. Güvenlik işlerini Subaşılar, adalet işlerini de Kadılar yürütürdü) bağlı bir kaza merkezi olarak uzun bir sönük döneme girdi.
Aslında, Ereğli yöresi, Osmanlı yönetimine girdikten sonra, tıpkı Amasra (Bartın İlinin ilçesi) gibi, bir gerileme dönemine girmiştir. Zonguldak ve çevresi için barış ve huzur ortamı da pek uzun ömürlü olmadı.
Zonguldak havalisinde genel olarak 16., 17. ve 18. yüzyıllarda çok önemli olaylar yoktur. Ancak, 18. yüzyılda bölgede Ayanların ortaya çıktığını görüyoruz. Gerçekte Osmanlı İmparatorluğu, Anadolunun bir çok köşesi gibi bu bölgeyi de kaderine terk etmiştir. Osmanlı çağındaki adı ile Bender-i Ereğli, Filyos (Hisarönü) ve Devrek, küçük birer yönetim merkezi ve salt kendi çevrelerinin Pazar yeri durumunda kalmışlardır.
18. yüzyıldan sonra Ereğlide yelkenli gemiciliğin önem kazandığı görülür. Fakat, bugüne değin iyi iş yapan yerli armatörler (gemi işletenler), çağın gereklerine (gelişen teknolojiye) uymayı başaramadıkları için birer ikişer iflasa sürüklenmişlerdir. 18. yüzyılın başlarında çevreyi geçen Uluslu İ. Hamdi Efendi, Atlas adlı eserinde Zonguldak ormanlarının olağanüstü zenginliğini dile getirir.
18.yüzyılın ikinci yarısında Şile den Cide ye kadar bir çok iskelenin "hatab ( odun) iskelesi" yükümlülüğüne bağlandığı bilinmektedir. Odun iskelelerinin başlıcaları;Karasu, Ereğli,Filyos, Bartın çayı, Amasra ve Cide dir. Başkent İstanbul un yakımlık odun ihtiyacının yanı sıra bu iskelelerden Tersani Amire için gemi keresteleri, tomruk ve direk sağlanmaktadır. İç kesimlerde yaşayan halk toprağa bağlı,tarım, ormancılık ve hayvancılıkla ilgilenmektedir.
1825 de Bolu sancağı; Merkez, Çağa, Kıbrıscık, Mengen, Gerede, Viranşehir(EskiPazar), Traklıborlu (Safranbolu), Yenice, Yedidivan, Ulus, Onikidivan (Bartın), Hızırbeyili, Mudurnu, Konuralp ve Ereğli kazalarından oluşmaktadır.
Şimdiki Zonguldak şehir merkezi; Ereğli kazasına bağlı, deniz sahilinde Tahta İskelesi olan bir koydur. Tahta İskele çevresinde depolanan kerestelerin, buradan İstanbul a Haliç Tersanesine gönderildiği bilinmektedir. Çağın gereği olarak, deniz ulaşımında buhar gücü için gerekli olan "buhar kömürü" daha sonraki yıllarda yine bu sahillerden sağlanacaktır.
İdari yapılanmanın yanı sıra, Taşkömürü Havzasında askeri düzenlemeler görülmektedir.
Taşkömürü nün varlığı 1830 dan itibaren kesin olarak bilinmektedir.1830 - 1848 tarihleri arasında arama ve işletmecilik faaliyetleri hakkında çok ayrıntılı bilgi olmamakla birlikte; 29 Temmuz 1843 (2 Recep 1259) tarih ve 3874 numaralı Sadaret-Sadrazamlık Tezkeresi nde Ereğli ve Amasrada üretilen "vapur kömürünün" İstanbul da pazarlanmasından söz ederek gerekli düzenlemelerin yapılmasından sonra Devlet hazinesine sağlayacağı katkı anlatılmaktadır.
1848 de yapılan inceleme ve düzenlemelerle, "taşkömürü bulunan yerler" saptanarak "havza sınırları" ilk kez tanımlanmıştır. I.Abdülmecidin fermanıyla; Taşkömürü Havzası Evkaf-ı Celile-i Mülükane" (Vakıflar İdaresi Mülkleri) topraklarına dahil edilmiş, I.Abdülmecid Vakfı adına tapulanmıştır. İdaresi ve işletilmesi de Hazine- i Hassa ya (saray bütçesi) verilmiştir.Taşkömürü Havzasından elde edilecek yıllık kira bedeli Evkaf Nezareti ( vakıflarla ilgili işleri yürüten örgüt ) denetiminde, dini hayır kurumlarına tahsis edilmiştir.
Taşkömürü havzasında üretimin arttırılması için işgüçü ve taşıma eksikliklerinin giderilmesi zorunluluğu doğmuştur. Padişah I. Abdülaziz in (1861-1876) emriyle, havzanın yönetimi 10 Şubat 1865 de Bahriye Nezaretine devredilerek, Maadin-i Hümayun Nazırı ve aynı zamanda Ereğli Kaymakamı unvanıyla birlikte Mirliva (Tuğamiral) Dilaver Pata atanmıştır. Havzasının yönetimini elinde bulunduran Bahriye idaresi tarafından 26 Nisan 1867 tarihinde, "Ereğli Maden-i Hümayun İdaresinin Nizamnamesi" yapılmıştır.
1864 de Osmanlı taşra yönetimindeki yapılanma ile eyalet,sancak,kaza ve ağa yerine vilayet (vali), sancak (mutasarrıf), kaza (kaymakam), Nahiye (müdür) ve Köy (muhtar) idari düzeni getirilmiştir. 1867 tarihli tüm vilayetleri kapsayan "Vilayet Nizamnamesi" ne göre Kastamonu Vilayetinin Merkez, Sinop, Çankırı ve Bolu olmak üzere 4 sancağı, 21 kazası ve 30 nahiyesi bulunmaktadır. Bolu Sancağının; Merkez, Göynük, Düzce, Ereğli, Bartın ve Gerede olmak üzere 6 kazası ve 30 nahiyesi bulunmaktadır. Bu düzenleme ile Amasra nahiyesi de, 58 köyü bulunan Bartın kazasına bağlanmıştır. Bartın ve Amasra nın Dilaver Paşa Nizamnamesi (Teamülname) gereği Ereğli Kaymakamlığı sınırları içinde olması taşkömürü havza sınırları ile ilgilidir.
1865 de Dilaver Pata, Maadin-i Hümayun Nazırı ve aynı zamanda Ereğli Kaymakamı unvanıyla birlikte atanmıştır. Ancak, bu tarihlerde Ereğli Kaymakamlığı ve Maden Müdürlüğü ünvanlarının birbirinden ayrıldığı anlaşılmaktadır.
TBMM Hükümeti, 20 Nisan 1920 de Devrek, Ereğli, Mudurnu, Bartın, Göynük ve Zonguldakı Bolu Bağımsız mutasarrıflığından ayırarak, Kastamonu vilayetine bağladı. 14 Mayıs 1920 de de Zonguldak kazasını mutasarrıflık haline getirilerek, Kaza Kaymakamı Ahmet Cevdet Bey mutasarrıf vekili olarak görevlendirilmiştir. TBMM nin ilk mutasarrıflık yaptığı ilçe olarak tarihdeki yerini alacaktır.
Türkiye Cumhuriyetinin İlk İli Zonguldak; 1 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilat- ı Esasiye Kanunu nun 60. maddesine göre sancaklar kaldırılınca, Zonguldak bağımsız mutasarrıflığı, Vilayet yapılmıştır.
Zonguldak Adının Kaynağı ; Zonguldak isminin verilişi çeşitli rivayetlere dayanmaktadır; sazlık ve kamışlık anlamına gelen zongalıktan, sıtmanın titremesini tarifen zonklamaktan ve bir başka rivayete göre de, sisli bir havada gemisiyle buraya giren kaptanın sis kalktıktan sonra burası zongalıkmış demesinden, semer otuna (kemer otu, kındıra otu) zongura denmesinden, Zonguldak isminin verildiği söylenmektedir.
Kent adını, "Sandraka / Sandrake" adıyla bilinen yerleşim, adını Sandra Çayından alarak Zonguldaka dönüşmüştür.
Bir başka görüşe göre; Göldağı nın nirengi noktası alınması sonucu , Göldağı kesimi ya da bölgesi anlamına gelen Zone Ghuel Dagh ın Türkçe okunuşundan almıştır.
Necdet Sakaoğlunu tespitine göre de; Daha çok şimdiki Zonguldakın bulunduğu yerde ocaklar açan Fransız girişimciler yörelerinin çok engebeli ve sık ormanlık oluşu sebebiyle buralara Jungle (Cangıl) adını vermişler, buna yerli halkın orman anlamında kullandıkları dav - dağ kelimesi de eklenince zamanla Zonguldak biçimini alacak olan "Jungle-Dağ" ismi doğmuştur. | |
| | | YELIZ Admin
Nombre de messages : 269 Date d'inscription : 07/03/2007
| Sujet: Re: Zonguldak 67 Sam 14 Avr - 20:22 | |
| Sosyal Hayat
Örf ve âdetler: Zonguldak bölgesinde Hititlerden bu yana birçok millet ve kültürler gelip geçmiştir. On üçüncü asırda Türkler bu bölgeyi ikinci defâ fethedince buraya Türkmen boyları yerleştirilmiştir. Bu bölge kısa zamanda nüfus ve kültür bakımından Türkleşti ve Türk-İslâm kültürü bu bölgede hâkim oldu. Diğer kültürler, örf ve âdetler unutulmuştur.
Mahallî kıyâfet: Devrek ve Safranboluda ananevî giyimler devam etmektedir. Kadınlar; başlarına fes geçirir ve üzerine çatkı veya atça denilen örtüler örterler. Gövdeye önü boydan boya açık kol ağızları ve yakası oyalı ustufa giyilir. Özel günlerde telli yelekler, ipekliden sırmalı yelekler kutnular giyilir. İş esnâsında pazenden şalvar üzerine bol büzgülü etek, bunun üzerine aynı kumaştan çarşaf giyilir. Ayakkabılar kısa topukludur. Yemeni veya takunya giyilir. Erkeklerde; seymen kıyâfeti hâkimdir. Keçe külah veya fes, bürümcek, gömlek, zıpka ve poturdan ibârettir. Zıpka bol ağlı olup, paçaları dar, dizden yukarısı geniştir. El dokuması bezden veya ketenden yapılır. Sık düğmeli mintan ve üstüne körüklü yelek, ayaklara kabaralı ayakkabı giyilir.
Halk oyunları: Safranbolu, Devrek ve Eflani folklor bakımından zengindir. Kıyılarda Karadeniz, iç kısımlarda Bolu, Kastamonu ve Çankırı ilinin özellikleri görülür. Halk türküleri ve müziği zengindir. Halk oyunlarında davul oyunları, seymen, köçek ve efe oyunları yaygındır. Köroğlu, Sepetçioğlu-Çardak, Açkapı, Beylere, Aman gibi zeybek oyunları, Amani, Kaşık oyunu, Çıtırdağ ve Gençosman gibi çengi oyunları en çok oynanan oyunlardır.
El sanatları: Amasranın şimşir torna işleri Türkiye çapında meşhurdur. Bu ilde yetişen ketenden yapılan keten el dokumalar meşhurdur. Ereğlinin çileği de çok tanınmıştır.
Mahallî yemekleri: Kuyu kebabı, bandırma ve beyaz baklavası meşhurdur. Eğitim: Zonguldak ilinde okur-yazar nispeti % 95e yakın olup, eğitim seviyesi oldukça yüksektir. Okulsuz köyü yoktur. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi 1992 senesinde kurulmuştur. Buna bağlı olarak Bartın Orman Fakültesi, Çaycuma İktisâdî ve İdârî Bilimler Fakültesi, Devrek Fen-Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Alaplı, Safranbolu, Zonguldak ve Zonguldak Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulları bulunmaktadır.
Tarihi Eserler ve Turistik Bilgiler
Zonguldak ili çok sayıda tabiî güzelliklere, av bölgelerine, târihî eserlere, içme ve kaplıcalara sâhiptir. Târihî eserlerin çoğunluğu Osmanlı devrine âittir. Başlıca târihî eserler şunlardır:
Köprülü Câmii: Safranbolu ilçesindedir. Sadrâzam Köprülü Mehmed Paşa tarafından 1622de yaptırılmıştır. İlçenin en büyük câmisidir.
Gâzi Süleymân Paşa Câmii: Safranbolu ilçesinde Câmi-i kebir mahallesindedir. On altıncı asırda yapıldığı tahmin edilen eser, çok bakımsızdır.
Hidâyetullah Câmii: Safranbolu ilçesi İzzet Mehmed Paşa Mahallesindedir. Hidâyet Ağa tarafından 1718-1719 senesinde yapılmıştır. Birkaç defâ tâmir gören câminin minâresi bezemelerle süslüdür.
İzzet Mehmed Paşa Câmii: Safranboluda İzzet Mehmed PaşaMahallesindedir. Sultan Üçüncü Selim Hanın sadrâzamı İzzet Mehmed Paşa tarafından 1779da yapılmıştır. Çeşitli zamanlarda tâmir görmüştür. Kubbelerinin hepsi kurşunla kaplıdır.
Lütfiye Câmii: Safranboluda Akçasu Mahallesindedir. Hacı Hüseyin Hüsnü tarafından 1879da yaptırıldığı kitâbesinden anlaşılmaktadır. Kaçak Câmii de denir. Ahşap minâresi ilgi çekicidir.
Gâzi Süleymân Medresesi: Safranbolu Câmi-i kebir Mahallesindedir. Candaroğlu Gâzi Süleymân Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sultan Abdülmecîd Han 1846da medreseyi tâmir ettirmiştir. İlk yapıdan günümüze sâdece duvarların bir bölümü kalmıştır. Diğer kısımlar tâmirlerle değişmiştir.
Taş Köprü: Safranbolu ilçesinde Eflâni Çayı üzerindedir. Kitâbesi olmayan köprü, Candaroğulları zamânında yapıldığı tahmin edilmektedir. Uzunluğu 3.4 km olup, iki kemerli bir köprüdür.
Tokatlı Köprüsü: Safranbolu ilçesinin kuzeyinde, Gümüş Deresi üzerinde inşâ edilmiştir. 1179da su kemeri olarak yaptırılmış olup, 1797de köprüye çevrilmiştir. 40 m uzunluğundadır.
Safranbolu Evleri: Anadolu Türk sivil mîmârîsinin en güzel örneğidir. On dokuzuncu asırdan beri orijinalliğini muhâfaza eden bu evlerin bulunduğu bölge sit alanı îlân edilmiştir. Koruma altına alınan bu evlerin tavanları, oymalı duvarları, pencereleri ve kapı tokmakları ile ilgi çekmektedir. Kaymakam Konağı, Saraçoğlu Konağı, Safranbolu Arasta Çarşısı, Havuzlu Asmalar Konağı restore edilmiştir.
Safranbolu, koruma ve restore çalışmalarının çok ehemmiyet arz ettiği ve turistik değeri gittikçe artan bir ilçedir. Türkiyenin târihî ve ananevî husûsiyetlerini burada bulmak mümkündür.
Folklor araştırmacı ve uzmanları dikkati bu şehre çevirince, târihî değeri olan bu evler, korunma altına alındı. Safranbolu neredeyse bütünüyle muhâfaza altına alınmış bir şehir hâline gelmiştir.
Roma Devri Kilisesi: Roma devrinde bir mağarada yapılan bu kilise, dünyânın kilisesi kabul edilmektedir. Ereğlidedir. Romalılar Hıristiyanlığı serbest bırakınca Ereğli metropolis olmuştur.
Mesîre Yerleri: Zonguldak tabiî güzellikler bakımından oldukça zengindir. Zengin ormanları, kıyı boyunca uzanan tabiî kumsalları ilde birçok mesîre yeri meydana gelmesine yol açmıştır. Başlıca mesîre yerleri şunlardır: Yedigöller: Devrek ilçesindedir. Bölgede yedi küçük göl vardır. Gür ormanlarla kaplıdır. Yedigöller bölgesi millî park îlân edilmiştir. Gölde bol balık ve civârında av hayvanları vardır. Yayla: Zonguldak-Devrek karayolu üzerinde olup, il merkezine 18 km mesâfededir. Orman içi dinlenme yeridir. Çamlık: Karabüke 1 km mesâfede orman içi dinlenme yeridir. Manzarası güzel, bitki örtüsü zengin ve suyu boldur.
Filyos Kıyıları: Filyos Çayının denize döküldüğü bu yerin tabiî güzelliği emsalsizdir. Ereğli Kıyısı: Çeliği ve çileği meşhur olan Ereğlinin deniz sâhilleri çok güzeldir. İçme ve Kaplıcalar: Zonguldak ilinde çok sayıda mâden suyu ve kaplıca vardır. Fakat bunlardan yeterli derecede istifâde edilmez. Başlıca kaplıcaları şunlardır: Aşağıçayır Kaplıcası: Ereğli-Kozlu yolu üzerindedir. İl merkezine 20 km mesâfededir. Konaklama tesisleri yetersiz olan kaplıcanın suyu içme olarak; mîde, karaciğer, safra yolları hastalıklarına faydalıdır. Banyo olarak vücûdu dinlendirici özelliği vardır. Bostanbükü İçmesi: Safranbolu ilçesine bağlı Bostanbükü köyündedir. İlçe merkezine 4 km mesâfededir. Tesisleri mevcut olmayan içmenin suyu barsak, karaciğer ve safra yolları hastalıklarına tavsiye edilir. | |
| | | Contenu sponsorisé
| Sujet: Re: Zonguldak 67 | |
| |
| | | | Zonguldak 67 | |
|
| Permission de ce forum: | Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
| |
| |
| |
|